I. GİRİŞ
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser sahibinin hakları mali haklar ve manevi haklar olmak üzere ikili ayrıma tabi tutulmuştur. Mali haklar; işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı ve temsil hakkı olarak (m.14-17); manevi haklar ise, umuma arz salahiyeti, adın belirtilmesi salahiyeti, eserde değişiklik yapılmasını menetmek ve eser sahibinin zilyed ve malike karşı hakları olarak (21-25) belirlenmiştir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser sahibine tanınmış olan bu hakların, eser sahibinin ölümünün ardından miras yolu ile intikalini ele alacağız.
II. MALİ HAKLARIN MİRAS YOLU İLE İNTİKALİ
Miras Hukuku’na ilişkin Türk Hukuku’nda bulunan düzenlemeler genel olarak Medeni Kanun’da yer almaktadır. Medeni Kanun yalnıza ekonomik olarak bir değere sahip olan, ölçülebilen hakların miras yolu ile intikal edebileceğini düzenlemiştir. Ölenin şahsına bağlı olan, diğer bir ifade ile manevi haklarının ise ölüm ile son bulacağı düzenlenmiştir. Fakat Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında manevi hakların miras yolu ile intikali noktasında özel düzenlemelere yer verilmiştir. Bu konu manevi hakların miras yolu ile intikali başlığı altında detaylı şekilde incelenecektir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 63/1. maddesi “Bu Kanunun tanıdığı mali haklar miras yolu ile intikal eder.” şeklinde düzenlenmiştir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun eser sahibine, seriyle ilgili olarak tanıdığı mali haklar, mirasın açılması yani eser sahibinin ölümü ile mirasçılarına intikal eder[1]. Bu ölümün haklara etkisinin doğal bir sonucudur. Nitekim yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere mali haklar ekonomik olarak ölçülebilen haklar olduğundan, eser sahibinin malvarlığına dahil olan haklardır.
Mali haklar, ölen eser sahibinin tek bir mirasçısı varsa, ona intikal eder; birden fazla mirasçısı varsa tümüne birden intikal eder. Mirasçılar, mali haklara elbirliği mülkiyet hükümlerine göre sahip olurlar. Mali haklar üzerinde birlikte tasarruf edebilirler (TMK m.640/I,II). Mali haklara tecavüz durumunda, mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır (TMK m.640/IV, 702/IV)[2].
Mirasçılardan birisinin açmış olduğu FSEK m.68 hükmüne dayalı telif tazminatının tahsili istemli dava kapsamında Yargıtay; davanın sonuçlandırılabilmesi için, diğer mirasçıların davaya muvafakatinin alınmasını veya terekeye mümessil tayin edilmesi gerektiğine dair karar vermiştir[3]. Açılan bir davaya diğer mirasçıların muvafakati sağlanması durumunda kurulacak olan hüküm, tüm mirasçılar açısından geçerli olacaktır.
Eser sahibinin mali haklarını başkasına devretmiş olduğu durumlarda bu haklar terekeye dahil edilemez. Tereke yalnıza eser sahibinin ölümü anında malvarlığında bulunan mali hakları barındırabilir. Külli halefiyetin söz konusu olması sebebiyle mali haklar, ölüm anında eser sahibine hangi ölçüde ve ne şekilde tanınmış ise, ancak bu ölçü ve şekilde mirasçılara intikal eder[4].
Mali hakların miras yolu ile intikali noktasında üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konu ise eser sahibinin yapmış olduğu ölüme bağlı tasarruflardır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 63/II. maddesi “Eser sahibi sağlığında eserle ilgili mali hakları üzerinde vasiyetname veya miras sözleşmesi ile tasarruf edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Eser sahibinin mali hakların ilişkin yapmış olduğu ölüme bağlı tasarrufların biçimi Medeni Kanun’un ilgili hükümlerine tabidir (TMK m.514 ve devamı).
Eser sahibi mali haklarının tamamı veya bir kısmı için kendisine bir veya birden fazla mirasçı atayabilir. Bu durumunda eser sahibinin ölümü ile birlikte yasal ve atanmış olan mirasçılan mali hakları iktisap eder. Eser sahibi, vasiyetnamesinde veya miras mukavelesinde mali hakların tamamı veya bir kısmı üzerinde değil de, mali hakların bir veya birkaçını belirlediği şahıslara intikalini istemişse, belirlenen kişiler eser sahibinin belirlemiş olduğu haklara kendiliğinden sahip olmazlar. Böyle bir durumun vuku bulması halinde kendisine mali hak vasiyet edilmiş kişi, yasal ve atanmış mirasçılardan bu mali hakkı talep etme olanağını elde eder[5]. Yasal ve atanmış mirasçılar, talep halinde basit bir tasarruf işlemi ile söz konusu mali hakkı vasiyet edilene devrederler. Yasal ve atanmış mirasçıların bu devir işlemini yapmamaları durumunda, devir dava yolu ile sağlanabilir. Mahkemenin bu konuda vereceği karar mirasçıların beyanı yerine geçer.
Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki; her ne kadar FSEK kapsamında mali ve manevi hakların miras yolu ile intikali noktasında özel düzenlemelere yer verilmiş olsa da Medeni Kanun kapsamında yer alan düzenlemeler de göz önünde bulundurulmaktadır. Dolayısıyla eser sahibi mali haklara ilişkin tasarrufta bulunurken, Medeni Kanun kapsamında yer alan saklı paylı mirasçılarını ve saklı pay kurallarını göz önünde bulundurmak zorundadır.
Eser sahibi gibi, eser sahibinden mali hakları sözleşme veya miras yoluyla elde eden kişiler de mali haklar üzerinde ölüme bağlı tasarruflar yapabilir. Nitekim FSEK m.63/II, mali haklar üzerinde ölüme bağlı tasarrufların eser sahibi tarafından yapılabileceğine değil, mali haklar üzerinde ölüme bağlı tasarruf yapılabileceğini düzenlemiştir. Bu kişilerin yapacağı ölüme bağlı tasarruflarda aynı hükümlere tabi olacaktır.
III. MANEVİ HAKLARIN MİRAS YOLU İLE İNTİKALİ
Manevi haklar yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere, eser sahibinin kişiliğine bağlı olan haklardır. Eser sahibinin haklarından bağımsız tüm manevi haklarda olduğu gibi Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında düzenlenen manevi haklar da ekonomik olarak ölçülmesi mümkün olmadığından dolayı, eser sahibinin ölümünün ardından terekeye dahil edilemez. Ancak bu açıklamalarımızdan, manevi hakların eser sahibinin ölümüyle birlikte son bulan haklar olduğu sonucu çıkartılmamalıdır. Eser sahibinin ölümüyle birlikte manevi haklar son bulmazlar, bunlar bu hakları kullanma yetkisine sahip olan kişilere intikal ederler[6].
Eser sahibinin ölümü ile birlikte manevi hakları kullanma yetkisine kimlerin sahip olacağı noktasında, Hukukumuzda yer alan düzenlemeleri incelemeden önce yabancı ülkelerin bu konu hakkında kanunlarında yer vermiş oldukları düzenlemeleri incelemekte fayda olacaktır.
Alman Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, eser sahipliğinden doğan hakların miras yolu ile intikali noktasında bizim hukukumuzda olduğu gibi ikili bir ayrıma gitmemiş ve mali hak, manevi hak ayrımı yapmamıştır. Alman Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m. 28 “Eser sahipliğinden doğan haklar miras yolu ile intikal eder.” şeklinde düzenlemeye yer vermiştir. Benzer şekilde, Avusturya Hukuku’nda da aynı düzenlemeye yer verilmiştir. Bu doğrultuda manevi hakların miras yolu ile intikali noktasında yukarıda mali hakların miras yolu ile intikaline ilişkin yer vermiş olduğumuz düzenlemeler uygulanacaktır. Manevi hakları kullanma yetkisi ölüme bağlı tasarrufa konu edilebileceği gibi; ölüme bağlı tasarrufun söz konusu olmaması durumunda da yasal mirasçılara intikal edecektir.
Bizim hukukumuzda benimsenen ve uygulanan hüküm ise; manevi hakların miras yolu ile intikal etmesi değil, manevi hakları kullanabilecek yetkili kişilerin belirlenmesi şeklindedir. İlgili düzenleme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 19. maddesinde yer almaktadır. Açıklayıcı olması adına maddenin her fıkrasının ayrı ayrı incelenmesi faydalı olacaktır.
FSEK m.19/I, “Eser sahibi 14 ve 15 inci maddelerin birinci fıkralarıyla kendisine tanınan salahiyetlerin kullanılış tarzlarını tesbit etmemişse yahut bu hususu her hangi bir kimseye bırakmamışsa bu salahiyetlerin ölümünden sonra kullanılması, vasiyeti tenfiz memuruna; bu tayin edilmemişse sırasıyla sağ kalan eşi ile çocuklarına ve mansup mirasçılarına, ana - babasına, kardeşlerine aittir.” şeklinde düzenlenmiştir. Birinci fıkra kapsamında manevi hakları kullanma yetkisinin kimlere, hangi sırayla verildiğine ilişkin düzenleme mevcuttur. Manevi hakların kullanılması noktasında yetkili ilk kişi eser sahibinin hayattayken yetkilendirmiş olduğu kimsedir. Eser sahibinin böyle bir yetkilendirmeyi hayattayken yapmaması durumunda manevi hakların kullanım yetkisi vasiyeti tenfiz memuruna tanınmıştır. Vasiyeti tenfiz memuru güncel Medeni Kanun’da vasiyeti yerine getirme görevlisi olarak düzenlenmiştir. Bu kişi ölenin son arzularını yerine getirmek ile görevli kimsedir. Eser sahibi ölümünden önce böyle bir yetkilendirme de yapmamış ise bu durumda manevi hakları kullanma yetkisi sırasıyla eser sahibinin sağ kalan eşi ile çocuklarına, mansup mirasçılarına, anne - babasına ve kardeşlerine aittir.
FSEK m. 19 devamında 2. fıkra kapsamında yetkili kişilerin bu hakları ne kadar süre kullanabileceğine ilişkin düzenleme yer almaktadır. Kanun kapsamında tanınan bu süre eser sahibinin ölümünün ardından yetmiş yıldır. Yetmiş yıl eserler ve eserden doğan haklar için tanınan koruma süresidir. Koruma süresinin dolması ile birlikte, eserler, eser sahibinin ve/veya hakları kullanmaya yetkili kişilerin izni olmaksızın kullanılabilir.
FSEK m.19/III, IV “Eser sahibi veya birinci ve ikinci fıkralara göre salahiyetli olanlar, salahiyetlerini kullanmazlarsa; eser sahibinden veya halefinden mali bir hak iktisap eden kimse meşru bir menfaati bulunduğunu ispat şartıyla, eser sahibine 14, 15 ve 16 ncı maddelerin üçüncü fıkralarında tanınan hakları kendi namına kullanabilir.
Salahiyetli kimseler birden fazla olup müdahale hususunda birleşemezlerse; mahkeme, eser sahibinin muhtemel arzusuna en uygun bir şekilde basit yargılama usulü ile ihtilafı halleder.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile birlikte 19. maddenin birinci ve ikinci fıkrasında sayılan kişilerin kendilerine tanınan manevi hakları kullanma yetkilerini kullanmamaları durumunda eser sahibi veya halefinden mali bir hak iktisap eden kimselerin bu hakları kullanma yetkisine sahip olacakları düzenlenmiştir. Bu kimselerin, bu hakkı kullanabilmeleri için meşru bir menfaatleri bulunması ve bu meşru menfaati ispat şartları aranmıştır. Bu şartların sağlanması halinde eser sahibi veya halefinden mali bir hak iktisap eden kişi FSEK kapsamında tanınan manevi hakları kendi adlarına kullanabilirler. Bu kişilerin birden fazla olması ve aralarında bir anlaşma sağlanamaması durumunda karar mahkemeye ait olacaktır. Mahkeme konu hakkında yapacağı yargılamada eser sahibinin muhtemel arzusuna en uygun kararı vermek ile yükümlüdür.
FSEK m. 19’un son fıkrasında ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın manevi hakları kullanma yetkisine ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Düzenleme kapsamında manevi hakları kullanma yetkisine sahip kimsenin bulunmaması, yetkiye sahip kişilerin bu yetkileri kullanmaması veya ikinci fıkra kapsamında tanınana koruma süresinin sona ermiş olması şartları sayılmıştır. Bu şartların vuku bulması ve eserin kültürel bakımından önem arz ettiğinin tespit edilmesi halinde manevi hakların kullanılma yetkisi Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait olacaktır.
IV. SONUÇ
Sonuç olarak Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser sahibine tanınan mali hakların miras yolu ile intikali noktasında yer alan düzenlemeler Medeni Kanun’da yer alan düzenlemeler ile paralellik göstermektedir. Ancak Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun manevi hakların eser sahibinin ölümünden sonra kullanılması noktasında yer alan düzenlemeler birtakım karışıklıklar barındırmaktadır.
Bu noktada yabancı ülkelerin hukuklarında uygulamış oldukları düzenlemelere paralel düzenlemelerin yapılması, manevi hakların miras yolu ile intikalinin, mali haklarda olduğu gibi düzenlenmesinin sağlıklı olacağını düşündüğümü belirtmek isterim.
Sanat Hukuku Enstitüsü
Proje Direktörü
Av. Baran Acınan
KAYNAKÇA
1. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 31.03.2018 tarihli, E.2007/20362 K.2008/4357 sayılı kararı
2. Fethi Merdivan, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu
3. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.10.2012 tarihli, E.2011/9643 K.2012/16651 sayılı kararı
4. Ernst E. Hirsch, Fikri ve Sinai Haklar
5. Halil Arslanlı, Fikri Hukuk Dersleri II Fikir ve Sanat Eserleri
6. Gülperi Eldeniz, Eser Sahipliğinden Doğan Hakların Miras Yolu ile İntikali
Comments