Hepimiz Betty Boop karakterine aşinayızdır. Betty çizgi film dünyasının ilk kadın anime karakteridir. Hemen herkesin kafasında canlanan Betty Boop, aslında sanat hayatına köpek olarak başlamış ve 20. yüzyılın başlarında arzu edilen kadının çizgi filme yansıyan haline dönüşmüştür. Daha öncesinde gördüğümüz Mini Mouse gibi dişi karakterler insan olarak değil hayvan olarak karşımıza çıktığından, Betty’i ilk görüşümüzün köpek olmasına şaşmamak lazım. Aslında Temel Reis’in eşi Safinaz da ince ve cılız olmasına rağmen çağdaşlardı Betty Boop’la. Ancak Mini Mouse ve Safinaz ne başrollerde gördüğümüz karakterlerdi ne de temsil ettiği şeyler vardı. Aynı zamanda Betty’nin kıyafetleri de daha önce görülmemiş derecede seksiydi. Bunun sebebi aslında Hollywood’un kadın aktörlerini temsil etmesidir. Dave ve Max Fleischer tarafından yaratılan Betty Boop, keskin feminen hatlarla belirginleşen vücudu ve hareketlerine gerçeklik katan kadınsı zarafeti ile sembolleşmişti. Paramount için yapılan animasyon, endüstrisinin ilk konuşan filmi ile tanıdığımız Betty, küçük kız sesli, bağımsız bir kadın görünümü ve kadınsı cazibesi ile erkekler tarafından düşlenen bir karakter olarak benimsendi. Cilveli ve şımarık konuşması döneminde radyo programı yapan Helen Kane’i çağrıştırıyordu. Bunu toplum da böyle yorumluyordu. Bu yüzden Helen Kane, Betty Boop’u yaratan Dave ve Max Fleischer’ı mahkemeye verdi. Esinlendikleri doğruydu ancak Helen Kane kanıtlayamadı ve davayı kaybetti.
Peki Betty Boop’un bu seksi görünümü kimden ilham alınarak yaratıldı dersiniz? Aynı dönemde Amerika’daki Harlem semtinde siyahilerin oluşturduğu Jazz kültürü kasıp kavuruyordu. 1920’lerde Cotton Club’da sahne alan Ester Jones dönemin en ünlü Jazz sanatçısıydı. Harlem’e nam salan güzelliği ve yeteceği tüm Amerika’ya yeni yeni yayılmaya başlamıştı. İşte koyu Bob tarzındaki saçları, kibar tavırları Betty Boop’a ilham oldu. Esther’in alamet-i farikası olan “boops” ve diğer çocuksu sesleri kullanan vokal tarzı, döneminde yeniydi. Bu sesi Helen Kane, Esther Jones’dan aldığını söylersek yanlış olmaz. Çünkü Esther’in bir gece kulübünde performans sergilediğine dair video kayıtları gün ışığına çıktı ve mahkeme, Helen Kane'in "booping" tarzı veya imajı üzerinde münhasır haklara sahip olmadığını ve aslında stilin ona önceden tarihlendiğini belirttiğine dair karar verdi.
Betty Boop’a geri dönersek hem Jazz çağının silinmez bir simgesi hem de erotizmin simgesiydi. Bununla birlikte başka bir figürden bağımsız unique bir karakterdi. Günümüzde de popülaritesini koruyan Betty’nin sanat yolculuğu her kanlı canlı kadın aktör gibi engellerle karşılaştı. 1924-1966 yılları arasında geçerli olan Hays Yasası ile Betty Boop’un önce jartiyeri kaldırıldı daha sonra daha az dekolteli kıyafetler giydirildi. Bunun sebebi, tutucu çevrelerin sinema filmlerinin gençlere ahlaksızlık aşıladığı yolunda yıllardır sürdürdükleri karalama kampanyasıydı ve bu durum Hollywood’u önlem almaya yönlendirdi. Artık tüm yapımcılar çekecekleri filmlerin konu özetlerini Hays Office’e göndermekle yükümlüydüler. Zamanla saçlarındaki bukleler azaldı, sonunda altın bileziklerini ve halka küpelerini takmayı bıraktı ve önceki yıllara göre daha olgun ve daha aklı başında bir görünüme sahip oldu. Betty yeni imajı ile bir öğretmen, sekreter ya da çocuk bakıcısı olarak tasvir edildi. Ama asla bir gece kulübü şarkıcısı değildi.
Daha sonra ise 1930’lu yıllarda morfin, doktorlar tarafından herkese reçeteyle ilaç niyetine yazılırdı. Fakat bir süre sonra bu kimyasalın yarardan çok zarar getirdiği belirlendi ve yasaklandı. İşte tam bu yasağın başladığı yıllarda (1934) Betty Boop’un bu konularla ilgili “Ha ha ha” adlı çizgi filmi de yasaklandı. Çünkü çizgi filmde çok şeker yediği için dişleri çürümüş bir palyaçonun ağrısını gidermek için onun dişlerini çekmek isteyen Betty, başarısız oldu ve palyaço daha çok ağrı çekmeye başladı. Bunun için başka bir çare olarak Betty palyaçoya morfin verdi. Daha sonra morfinin etkisiyle palyaço histerik kahkahalar atmaya başlar ve kahkahalar palyaço ile kalmaz; nesneler, hatta sokaktaki insanları etkisi altına alır. Filmin yasaklanmasının nedeni 1930’lu yıllarda morfinin insanlara faydasından çok zararının olduğunun kanıtlanmasıdır.
Öyle ki Böyle bir karakter ne öncesinde ne de sonrasında görülmediğinden belki de hala popülerliğini korumaktadır.
Sanat Hukuku Enstitüsü
Proje Direktörü
İpek Kılıç
Comments