top of page

NEŞET ERTAŞ ve B. B. KİNG

Doğan Arslan

Çiçek Dağı’ndan bir ses yükseliyor: “Boynu bükük bir garibim, yüzüm gülmüyo” Garibin sesi, fukaranın sesi yeri göğü inleten bir bozlak söylüyor. Amerika’nın pamuk tarlalarının bir yerinde yurdundan edilmişin sesi tüm dünyaya yayılıyor: “The thrill is gone away”. Bir tarafta Yaşar Kemal’in deyimiyle bozkırın tezenesi Neşet Ertaş, diğer tarafta Beale Street’in Blues Boy’u B. B. King. On bin kilometre mesafede, kuvvetle muhtemel birbirini hiç dinlememiş bambaşka kültürlerin iki ismi, benzer dertlerini farklı enstrümanlarla icra ediyor. Acının, kederin, haykırışın görünüşte farklı özde aynı iki şekli: Bozlak ve blues.


Bozlak esasen bir uzun hava türüdür. Serbest ritimli bu türde Orta Anadolu bölgesi ve Güney Anadolu toroslarında yaşayan Yörük, Türkmen ve Avşar oymakları acılarını, kederlerini ve isyanlarını yine doğaya haykırarak ortaya koymuşlardır. Bozlak kelimesi orta asya kökenli bir kelime olup ses vermek, yüksek sesle feryat etmek, acı acı ağıtlar söylemek anlamına gelmektedir. Avşarlar ve Türkmenlerle başlayan bozlak kültürü, bu boylarla etkileşimde bulunan Abdallar tarafından günümüze kadar ulaştırılmıştır. Günümüze yakın zamanlarda ise bu müziğin sahipleri orta Anadolu’nun adı konmamış kölelerdir. Ağaların esareti altında karın tokluğuna çalışan köylüler, Amerika’daki kölelerden farksızdırlar.


Bu türün günümüzdeki tanınırlığının en büyük sebebi ise son abdal garip Neşet Ertaş’tır. Bozlak söyler uzun uzadıya, turnalarla aynı dili bilir. Bir anadan dünyaya gelen yolcudur. Yol boyu gariptir. Gariptir, garip olmaya ama bir gönül elçisidir. Alıp götürsen Afrika’nın en Türkçe bilinmedik yerine, gözyaşına boğar tüm gönüldaşlarını. Hiç blues dinledi mi bilinmez ama uygun şartlarda o coğrafyada doğmuş olsaydı “Sen benimsin ben seninim” demezdi de B. B. King’in yerine “To Know You Is to Love You” derdi belki.


Blues ise yine farklı coğrafyalarda benzer acılara sahip insanların kendini ifade ediş biçimi olarak ortaya çıkmıştır. 17. yüzyılın sonlarında köle olarak kullanılan Afrikalılar pamuk tarlalarında çalışırken kendi içlerinde bu tarzda söyledikleri şarkılarla duygularını dışa vurmaktaydılar. Blues kimine göre “blue” kelimesinden türemiştir. Mavi, Amerika’da umutsuzluğu simgelemektedir. Kimine göreyse Blues müziğinin ağır çalışma koşullarında hayatını kaybedenler için bir ağıt niteliğinde olduğu için “feeling blue” ifadesinden türemiştir.


Pamuk tarlalarında çalışan bir isimse blues türünün en önemli ismi haline gelecekti. Küçük yaşta Kilmichael'deki Elkhorn Baptist Kilisesi'ndeki Gospel korosunda şarkı söyleyen B. B. King, bir süre sonra Pentecostal Kilisesi’ne gönderildi. Burada gitarla tanıştı ve rahipten üç akor öğrendi. Sonrasında ise tüm dünyayı kendine hayran bırakacak gitar soloları ile Amerika’dan dünyanın her yerine köprüler inşa etti. Elbette Neşet Ertaş’ın uzun uzadıya açışlarını dinleyerek büyümüş birisi için bu gitar sololarına kayıtsız kalmak mümkün değildi. En sevdiği aşkı Lucille ile “Ah yalan dünya” eserini icra etse yüksek ihtimalle oturup ağlardım.


Bozlak ve blues. Aşkla nefret gibi birbirine yakın iki tür. Halkın şairlerinin sözü, gariplerin sözü. Neşet Ertaş ve B. B. King farklı analardan doğan iki eş ruh. Birbirlerini dinleseler ne hissedeceklerini düşünmeden edemiyor insan. Yine şuna ayrıca dikkat çekmek gerek. Olur da Neşet Ertaş ile B. B. King’i yan yana getirmenin B. B. King’e ayıp etmek olduğunu düşünecekler için B. B. King, olsa olsa Amerika’nın Neşet Ertaş’ıdır. Neşet Ertaş da Bozkırın Blues Boy’u olabilirdi zira İngiliz Müzisyen Nikolai Galen’a göre Anadolu Blues’un kökeni Neşet Ertaş’a dayanmaktadır. Şanslıyız ki biz Neşet Ertaş’ı bilen taraf olarak iki sanatçının da haykırışına kulak verebilen tarafız. Ne yazık ki Afrika’nın, Amerika’nın garibi asla duyamayacaklar on bin kilometre ötedeki Neşet Ertaş’ın sesini:

“Gine boranlı dağlar

Bozulmuş viran bağlar

Orda bir garip ölse

Garip olanlar ağlar”

Comments


bottom of page