Modigliani 1884 yılında İtalya’da doğmuştur. Çocukluk yıllarında verem gibi birçok hastalıkla mücadele etmiş oldukça zor yıllar geçirmiştir.
1906 yılına kadar resim eğitimi aldıktan sonra Paris’e taşınıp Pablo Picasso’nun komşusu olmuştur.İlerleyen yıllarda sadece komşusu değil aynı zamanda düşmanı da olacaktır.
Fakat bu düşmanlık hem sevgi hem kıskançlık içerir.Picasso ile yarış halinde olduğu için düşman, hasta olduğunda yanında Picasso olduğu için de sevgi beslemiştir.1917 yılında açılan ilk resim sergisi birçok çıplak kadın tablosu içerdiği için Paris polisi tarafından müstehcen bulunmuş ve kapatılmıştır.Özel hayatına gelecek olursak öğrencisi olan aynı zamanda model olarak kullandığı Jeanne Hébuterne ile büyük bir aşk yaşamıştır.
Böylece Jeanne Hébuterne en büyük ilham kaynağı olmuştur.Amedeo Modigliani’nin eserlerinde yeni izlenimcilik etkisi görülür. Kullandığı renkler yumuşak ve çizgileri rahat ,yalındır.
Genellikle tek figürlüdür. Portrelerin zayıf omuzları üzerine boyunları uzun, ince ve yana eğik şeklindedir. Yüzleri ise düz ve oval şeklinde olur.
Modigliani portrelerinde gözleri çizmeyi tercih etmemiştir.Bunu da şu şekilde açıklar “Ruhunu görebildiğimde, gözlerini de çizeceğim.”.
Dünyada yaşayan her insan kendine özgü gözlere sahiptir. Gözler, içimizde tutuklu her biri eşsiz sonsuzluğa sahip bir çift küredir.
Ama her insanın gözlerinden göremeyiz ruhunu.Modigliani bu durumu sanatı kullanarak en güzel biçimde ifade etmiştir. Gözlerin olmadığı o portrelerde ruhun boşluğunu çok rahat bir şekilde hissedebiliriz.Portrelerindeki yalın ifade ve yana eğilmiş şeklindeki yüzler bir nevi de alçak gönüllülüğü hissettir.
Sanat Hukuku Enstitüsü Proje Direktörü
Kübra Arı