GİRİŞ
İnsanın içselleştirdiği yaratıcılığını sanat aracılığı ile ortaya koyma ve estetik bir değer olarak ifade etme biçimleri düşünüldüğünde, belki de tarihteki en eski metotlardan birisi hiç şüphesiz dans olarak akla gelmektedir. Dans, tarih akışında gerek çeşitli ritüellerin ve kutlamaların bir parçası olarak geleneksel kültürün katmanlarında, gerekse günümüzde salt estetik bir dışavurum veyahut popüler eğlence kültüründe çok çeşitli formlarıyla karşımıza çıkmaktadır. Peki, bir güzel sanat dalı olarak dans, hukuk ile bir araya geldiğinde nasıl nitelendirilir, daha da önemlisi, bir eser olarak nasıl korunabilir?
DANS VE KOREOGRAFİNİN TANIMI
Kelime anlamı ile “dans” Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre Fransızca kökenli olup “Müzik temposuna uyularak yapılan ve estetik değer taşıyan düzenli vücut hareketleri, raks” olarak tanımlanmaktadır. Yine aynı kaynakta bir diğer Fransızca kökenli kelime olan “koreografi” ise “Dans adımlarının kâğıda geçirilmesi; Defile, müzikli gösteri vb. gösterilerdeki programın genel hatları; Bir baleyi oluşturan adım, figür ve anlatımların bütünü.” tanımı ile yer almaktadır.[i]
FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNUNDA ESER KAVRAMI VE HUSUSİYET NİTELİĞİ
Mevzuatımızda 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) ile telif hakkı korumasından faydalanabilecek bir “eser” olarak değerlendirilme koşulu olan nitelikler, “eser” kavramının tanımının açıklandığı FSEK madde 1/b’de yer almaktadır. Buna göre, eser “sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımda dikkat verilmesi gereken ifade “sahibinin hususiyetini taşıma” olup eser sayılmanın ilk koşulu olarak karşımıza çıkmaktadır. Hususiyet kavramı eserin yaratıcısının özgün dokunuşu ve kişiliğinin yansıması ile bir çıktı ortaya koyması ile vücut bulur.
FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNUNDA DANS VE KOREOGRAFİ
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile düzenlenen telif hakkı koruması, bu kanunda belirtilen ve sınıflandırılan eserler için uygulanmaktadır. Bu sınıflar (i) ilim ve edebiyat eserleri, (ii) musiki eserleri, (iii) güzel sanat eserleri ve (iv) sinema eserleri olarak sayılmış olup kanun kapsamında eser kabul edilenler bu sınıflandırma başlıkları altında açıklanmıştır. Dans koreografilerinin kanundaki yerine baktığımızda ise “dans” ibaresinin “rakıs” (raks) olarak yalnızca bir kez ve “koreografi” ibaresinin yalnızca bir kez “Fikir ve sanat eserlerinin çeşitleri” başlığı altında söz konusu kanunun kapsamına giren eserlerin açıklandığı kısımda görüyoruz:
“B) Fikir ve sanat eserlerinin çeşitleri:
I – İlim ve edebiyat eserleri:
Madde 2 – İlim ve edebiyat eserleri şunlardır:
1. (Değişik: 7/6/1995 - 4110/1 md.) Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları,
2. (Değişik: 1/11/1983 - 2936/1 md.) Her nevi rakıslar, yazılı koreografi eserleri, Pandomimalar ve buna benzer sözsüz sahne eserleri
3. (Değişik: 7/6/1995 - 4110/1 md.) Bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, herçeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri.
(Ek: 7/6/1995 - 4110/1 md.) Arayüzüne temel oluşturan düşünce ve ilkeleri de içine almak üzere, bir bilgisayar programının herhangi bir ögesine temel oluşturan düşünce ve ilkeler eser sayılmazlar.”
Her ne kadar dansı bir güzel sanat dalı olarak nitelendirsek dahi, görüldüğü üzere mevzuatımız kapsamında FSEK dans ve koreografiyi güzel sanat eserleri başlığı altında değil ilim ve edebiyat eserleri başlığı altında belirtmekte ve bu kapsamda korumaktadır.
FSEK madde 2’ye göre ilim ve edebiyat eserleri temelde 3 fıkra altında 3 grup ile sınıflandırılmıştır:
1. Dil ve yazı ile ifade olunan eserler.
2. Sözsüz sahne eserleri.
3. Bedii vasfı olmayan eserler.
Dans ve koreografinin de sayıldığı FSEK madde 2/2’de ifade edildiği şekilde, dans, koreografi, pandomima devamında “buna benzer sözsüz sahne eserleri” gibi geniş bir kavram kullanılarak söz içermese de performansa dayalı eserler için genel bir çerçeve çizilmiştir. Dans ve koreografi sözsüz sahne eserleri olarak sahnede çeşitli beden dili ve hareketleriyle ortaya konulan performanslardır.
Dansın FSEK kapsamında eser olarak korunabilmesi dansı ortaya koyan hareketler bütününün yani tüm fiziksel figürlerin yazı ile gösterilebilir veya yazılı olmadığı hallerde en azından tekrarlanabilir bir düzen içermesi ile mümkün olacaktır. Dans yazılı olarak veya başka bir şekilde tespit edilmemiş olsa dahi tekrarlanabilir nitelikte olması korunması için yeterlidir. Bu kapsamda korumaya tabii olan eser, dansın herhangi bir şekilde icra edilerek ortaya koyulması ile değil, her şeyden önce içerdiği düzenli, sistematik ve tekrarlanabilir hareketler bütününün yaratılması ile ortaya çıkacaktır. Rastgele ortaya çıkan doğaçlama danslar ise tekrarlanabilir bir düzene sahip olmadığından bu kapsamda eser olarak koruma altında olmayacaktır. [ii]
Koreografinin yukarıda ifade edilen sözlük tanımına göre dans adımlarının yazılı olarak ifade edilmesi, bir dans gösterisinde programın genel hatlarını içermesi, bale veya müzikal gibi dans elementine sahip performans sanatlarında dansı oluşturan adımların ve hareketlerin sistematik ve tekrarlanabilir düzenlemesi olduğu dikkate alındığında eser olarak FSEK kapsamında korunacağı açıktır.[iii] Doğrudan ve açıkça koreografinin FSEK kapsamında eser olarak korunmasının başlangıcı 1983 yılında kanunda yapılan değişiklik ile gerçekleşmiştir.
SONUÇ
FSEK kapsamında yer aldığı şekliyle eser sahibinin hususiyeti ile tekrarlanabilir bir bütünlük içeren bir eser niteliği taşıması halinde dans ve genel olarak dans koreografilerinin telif korumasından faydalanacağı tartışmasızdır. Bir sanat eseri olarak her ne kadar kanun “güzel sanat eseri” olarak nitelendirmemiş olsa da, dans, bir ilim ve edebiyat eserinin ötesinde estetik bir yaratımdır. Bazı sanat eserleri estetik niteliklerinin ortaya konulma sürecinde perde arkasında zaman ve paha biçilemez bir teknik birikim gerektirmektedir. Kendisini yaratan sanatçısının emeği ve tekniği ile hayranlık uyandıran bir resim, bir şiir, bir şarkı ortaya çıktığında basit bir yaratıcı ve estetik yaratımın çok ötesinde bir değer olarak var olur. Böyle bir birikimin temelleri üzerinde doğan sayısız güzel sanat dalı bir yana, dans, insan vücudunun tüm fiziksel kabiliyetlerini kullanarak nesiller boyunca ortaya konulan tekniklerin sonsuz kombinasyonları ve müzik sanatı ile iç içe bir şekilde bizlerle buluşmaktadır. Hayatın sıradan akışında hapsolan insanlar için monoton tempoyu kırarak nefes olan sanat, dans formuyla da her zaman bizimle birlikte olduğu gibi, umuyoruz ki, sanat hukuku ile güvence altında olmaya devam edecek, sanat gelişip değişmeye devam ettikçe, hukuk da sanat ile dans eden bir uyum ile takipçi olmaya devam edecektir.
Sanat Hukuku Ensitüsü
Direktör
Av. İlay Yüce
Comments