1. GİRİŞ
Fikri mülkiyet hukukunun bir özelliği de insanın bir “şey” üzerine atfettiği soyut değerin, birtakım somut karşılıklara dönüşebilmesine imkan tanımasıdır. Tek bir “şey” üzerinde bile, bu şeye farklı açılardan atfedilen her bir değer, hukuk düzeninde farklı yansımalar ve karşılıklar bulabilecek ve nihayet bu değer, hukukun farklı alanlarına ait kuralların kapsam ve koruması altına girebilecektir.
Tüm dünyada çok sayıda meşrubat türü ve bunları piyasaya süren pek çok ticari işletme bulunmasına rağmen, bu işletmelerden birinin, tek başına günde 1,9 milyar şişe meşrubat satabilmesinin arkasında yatan sebep ne olabilir? Söz konusu meşrubatın kimyasal formülü mü, muhafaza edilerek satışa sunulabilmesini sağlayan şişenin özellikleri ya da bu şişenin insanda yarattığı birtakım estetik hisler mi, yoksa bu meşrubatı diğerlerinden ayırt etmeye yarayan birtakım işaretler mi?
Günümüzde, insanların atfettiği değerin salt maddi/somut üründen kaynaklanmadığı, çoğu kez bu ürünün arkasındaki soyut bir fikirden veya fikirler topluluğundan kaynaklandığı açıktır. Söz konusu emtia, yalnızca soyut fikirlerin üzerinde somutlaştığı bir eşyadan ibarettir. Muhtelif fikir ürünleri, her geçen gün değerine değer katmakta, buna paralel olarak hukuk dünyasında da karşılık bulmaktadır.
Hukuk düzeni fikir ürünlerini, taşıdığı özelliklere göre sınıflandırarak sistematik kurallar ihdas etmiştir ve bu kurallara yenileri eklenmeye devam etmektedir. Gelişen teknoloji ve ihtiyaçlar karşısında, yeni fikri mülkiyet türleri ortaya çıkmakta ve bunlar, kendilerini ilgilendiren ve kapsamına alan hukuk kurallarıyla tanışmaktadır.
Yukarıdaki “meşrubat örneği” bakımından; kimyasal formül patent hukukunun; muhafaza edilerek satışa sunulabilmesini sağlayan şişenin özellikleri tasarım hukukunun; bu şişenin insanda yarattığı estetik duygu telif hukukunun; meşrubatı diğerlerinden ayırt etmeye yarayan işaretler ise marka hukukunun kapsamı ve koruması altındadır. Hatta, bir emtianın tek bir yönü dahi, ilgili hak türü ve bu hakkı düzenleyen hukuk kurallarının kapsamına girmesi ve şartlarını yerine getirmesi halinde, tüm bu hak türleri tarafından aynı anda himaye görebilecektir. Meşrubatın satışa sunulabilmesini sağlayan şişenin aynı anda telif, tasarım ve hatta marka koruması kapsamına girebilmesi mümkün olacaktır. Dolayısıyla tek bir fikri ürün, şartlarını aynı anda taşıması halinde birden çok düzenlemenin koruması altında olabilecektir.[1] Hukukun tüm bu alanlarına ilişkin kurallar, farklı kanunlar ve düzenleyici işlemlere konu olabilmekle birlikte bunların tamamı fikri mülkiyet hukuku çatısı altındadır.
Hukukumuzda, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında birer sınai hak türü olarak düzenlenen marka hukuku ile patent hukukunu bir kenarda tutacak olursak, yine bu kanun kapsamında düzenlenen bir sınai mülkiyet hakkı olan tasarım hukukunun, telif hukuku ve özellikle güzel sanat eserleri hukuku ile ortak bir paydada buluşabilmesi ihtimali karşısında özellikle incelenmesi gerekmektedir.
Aşağıda, Sınai Mülkiyet Kanununun üçüncü kitabında düzenlenen tasarım hukukuna ilişkin kurallar incelenecek, son olarak tasarım ve eser arasındaki ilişki kümülatif koruma ve güncel yargı kararları kapsamında incelenecektir.
2. TASARIM VE ÜRÜN
Tasarım, ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür (SMK m. 55/1). Buradaki ürün, bilgisayar programları hariç olmak üzere, endüstriyel yolla veya elle üretilen herhangi bir nesnenin yanı sıra birleşik bir ürün veya bu ürünü oluşturan parçaları, ambalaj gibi nesneleri, birden çok nesnenin bir arada algılanan sunumlarını, grafik sembolleri ve tipografik karakterleri ifade etmektedir (SMK m. 55/2). Burada, bilgisayar programlarının telif mevzuatıyla korunabileceğini unutmamak gerekir.
Tasarımın, kanun hükümleri uyarınca tescil edilmiş olması hâlinde tescilli tasarım, ilk kez Türkiye’de kamuya sunulmuş olması hâlinde ise tescilsiz tasarım olarak korunması mümkündür (SMK m. 55/4). Bu koruma, birleşik ürünler ve parçaları bakımından da geçerli olup, parçaların ürüne takıldığında normal kullanımda görünür olması ve bu kısmın da yenilik ve ayırt edicilik özelliği bulunması şarttır (SMK m. 56/2).
3. TASARIM HAKKI VE KAPSAMI
Tasarım yeni ve ayırt edici niteliğe sahip olması şartıyla kanunla sağlanan haklar kapsamında korunur (SMK m. 56/1). Bir tasarımın aynısı; tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce veya tescilsiz tasarım için tasarımın Türkiye’de kamuya ilk sunulduğu tarihten önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise, o tasarım yeni kabul edilir. Ancak, yalnızca küçük ayrıntılarda farklılık gösteriyorsa bu tasarımlar aynı kabul edilecektir (SMK m. 56/4). Burada, tescilli tasarımlar bakımından kamuya sunulma şartı aranmamakla birlikte tescil talebinde bulunulacak olan tasarımın daha önce bir şekilde kamuya sunulmamış olması gerektiğine dikkat edilmelidir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2021/314 K. 2022/4301 sayılı 1.6.2022 tarihli kararında; “…asıl dava yönünden, davacı/karşı davalının tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabet iddiasına dayanak gösterdiği 2013/… sayılı tasarımın hükümsüz kılınması halinde, davalı/karşı davacının tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerinden söz edilemeyeceği, karşı dava yönünden, davacı-karşı davalı tarafından 2005/… Y numara ile daha önce 03/08/2005 tarihinden itibaren tescil edilmiş olan "Kendinden Burgulu Sap" başlıklı faydalı model konusu ürünün birbirinin aynısı olduğu, bu nedenle 6769 Sayılı SMK'nın 57/1 maddesi uyarınca söz konusu tasarımın, endüstüriyel tasarım tescil başvurusundan önceki rüçhan tarihinden de önce 21/10/2005 tarihinde tarifinin yayınlanması suretiyle kamuya sunulmuş olduğu, bu durumda söz konusu ürüne ilişkin tasarım tescili için başvuru tarihi olan 02/04/2013 tarihinden çok önce kamuya sunulmuş olması nedeniyle yenilik özelliğine sahip olmadığı” tespitine yer verilmiştir.
Bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenim; tescilli tasarım için başvuru veya rüçhan tarihinden önce ve tescilsiz tasarım için ise tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten önce, kamuya sunulmuş herhangi bir tasarımın aynı kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimden farklı ise bu tasarımın ayırt edici niteliğe sahip olduğu kabul edilir. Ayırt edici niteliğin ve koruma kapsamının değerlendirilmesinde ise, tasarımcının tasarımı geliştirmede sahip olduğu seçenek özgürlüğünün derecesi dikkate alınacaktır (SMK m. 56/5, 58/2).
Yukarıda açıkladığımız üzere, tescilsiz tasarımların ülkemizde kamuya sunulmuş olması, SMK kapsamında korumadan faydalanması için aranan bir şart olup tescilli tasarımlar bakımından bu şart aranmasa dahi, halihazırda başkası tarafından kamuya sunulmuş bir tasarımın tescili himaye görmeyecektir.
Kanundaki tanımıyla kamuya sunma; sergileme, satış gibi yollarla piyasaya sürme, kullanma, tarif, yayım, tanıtım veya benzer amaçlı faaliyetleri kapsar (SMK m. 57/1). Tasarımın gizlilik şartıyla üçüncü bir kişiye açıklanması kamuya sunma sayılamayacağı gibi, aşağıdaki hallerde kamuya sunulan bir tasarımın yenilik ve ayırt ediciliği etkilenmeyecektir. Bu haller;
1- Koruma talep edilen bir tasarımın, başvuru tarihinden veya rüçhan talebi varsa rüçhan tarihinden önceki on iki ay içinde tasarımcı veya halefi ya da bu kişilerin izni ile üçüncü bir kişi tarafından kamuya sunulması
2- Koruma talep edilen bir tasarımın, başvuru tarihinden veya rüçhan talebi varsa rüçhan tarihinden önceki on iki ay içinde tasarımcı ya da halefleri ile olan ilişkinin kötüye kullanımı sonucu kamuya sunulması
şeklindedir ve tasarımın yeniliğini ile ayırt edici niteliğini etkilemez (SMK m. 57/2).
4. HAK SAHİPLİĞİ VE KAPSAMI
Tasarımdan doğan haklar münhasıran tasarım sahibine aittir ve devri mümkündür (SMK m. 59/1, 70/2). Tasarım sahibi ise kural olarak tasarımcıya veya onun haleflerine ait olup devri mümkündür.[2]
Üçüncü kişiler, tasarım sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz ya da bu tasarım veya tasarımın uygulandığı ürünle ilgili sözleşme yapmak için öneride bulunamaz. Tescilsiz tasarım ise, sahibine bu fiilleri engelleme hakkını sadece korunan tasarımın aynısının veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kopyalanarak alınması hâlinde verir. Korunan tasarımın kendi tasarımından önce kamuya sunulduğunu makul yollarla bilmesi mümkün olmayan bir tasarımcı tarafından bağımsız olarak yapılan tasarımın, koruma kapsamındaki tasarımdan kopyalanmış olduğu kabul edilmez (SMK m. 59/1,2).
5. GASP
Tasarım başvurusu gerçek hak sahibi olmayan bir kişi tarafından yapılmış veya tasarım bu kişi adına tescil edilmişse veya tescilsiz tasarım gerçek hak sahibi olmayan bir kişi tarafından kamuya sunulmuşsa, gerçek hak sahibi olduğunu iddia eden kişi, tasarım hakkından doğan diğer hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla, tasarım sahipliğinin kendisine devredilmesini veya tasarım sahibi olarak tanınmayı mahkemeden talep edebilir. Bu talep, tescilli tasarımın yayımlandığı tarihten veya tescilsiz tasarımın kamuya sunulduğu tarihten itibaren üç yıl içinde ileri sürülmemesi hâlinde düşer. Ancak gerçek hak sahibi olmayan kişinin kötüniyetli olması hâlinde hak düşürücü süre uygulanmaz (SMK m. 71/1,3).
Bu madde hükmüne göre açılan dava ve davada ileri sürülen talepler, dava sonunda verilen kesin hüküm veya davayı herhangi bir şekilde sona erdiren bütün diğer hâller, talep üzerine, sicile kaydedilerek bültende yayımlanır ve sicile kaydedildiği tarih itibarıyla iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ve sonuç doğurur. Dava devam ederken başvurunun tescil edilmesi durumunda ise başvurunun gaspı davası, tasarımın gaspı davasına dönüşür (SMK m. 71/4,5).
6. TESCİL VE İTİRAZ
Tasarım tesciline dair başvuru usulü, rüçhan hakkı ve Kurum’un inceleme usulü SMK m. 61 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu başvuru uyarınca kesinleşen ve Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından reddedilmemiş bir tasarım başvurusu, tescilli tasarım olarak sicile kaydedilir ve bültende yayımlanır (SMK m. 65). Tasarım koruması ise, başvuru tarihinin kesinleştiği tarihten itibaren başlar (SMK m. 64/3).
Başvuru sahipleri, Kurum tarafından verilen kararlara karşı, kararın bildirim tarihinden itibaren iki ay içinde gerekçeli ve yazılı olarak itiraz edebili, üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilecek itiraza ilişkin koşullar ayrıca belirlenmiştir (SMK m. 67/1,2).
Kurum’a yapılan itirazın kabul edilmesi hâlinde, tasarımın tescili hükümsüz kılınır. Tasarımın bir kısmının tesciline itiraz edilmesi de mümkün olup yapılan itirazın kabul edilmesi hâlinde sadece o kısmın tescili hükümsüz kılınır. Kısmi hükümsüzlük sonucunda tescilin devamı için ise, kalan kısmın koruma şartlarını sağlaması ve tasarım kimliğini muhafaza etmesi şarttır. Kurum tarafından tescilin hükümsüzlüğüne karar verilmesi hâlinde bu karar Bültende yayımlanır (SMK m. 68/5,6).
7. KORUMA SÜRESİ
Tescilli tasarımların koruma süresi başvuru tarihinden itibaren beş yıl olarak düzenlenmiştir. Bu süre beşer yıllık dönemler hâlinde yenilenmek suretiyle toplam yirmi beş yıla kadar uzatılabilir (SMK m. 69/1). Tescilsiz tasarımların koruma süresi ise, koruma talep edilen tasarımın kamuya ilk sunulduğu tarihten itibaren üç yıl olarak düzenlenmiştir (SMK m. 69/2)
8. HÜKÜMSÜZLÜK
Tasarımın hükümsüzlüğüne ilişkin olarak koruma süresince veya tasarım hakkının sona ermesini izleyen beş yıl içinde, kanunda sayılan hallere dayanarak dava açılabilecektir (SMK m. 77, 78/3). Bu haller, sınırlı sayıda ve aşağıdaki şekildedir:
a) Tasarımın, SMK m. 55/1 ve 2’de yer alan tanımlara uygun olmadığı ispat edilmişse
b) Tasarımın, SMK m. 56 ve 57’deki şartları taşımadığı ispat edilmişse
c) Tasarımın, SMK m. 58/4 ve 64/6-c kapsamında olduğu, başvurunun kötüniyetle yapıldığı ve bir fikri mülkiyet hakkının yetkisiz kullanımını içerdiği ispat edilmişse
d) Hak sahipliğinin başka kişiye veya kişilere ait olduğu ispat edilmişse
e) Sonradan kamuya açıklanan aynı veya benzer nitelikteki bir tasarımın başvuru tarihi, tescilli bir tasarımın başvuru tarihinden önce ise
f) 64 üncü maddenin altıncı fıkrasının (b) ve (ç) bentleri ile fikri mülkiyet haklarının yetkisiz kullanımı gerekçesiyle tasarımın bir kısmına ilişkin hükümsüzlük talebinin kabul edilmesi hâlinde, o kısmın tescili hükümsüz kılınır. Kısmi hükümsüzlük sonucunda tescilin devamı için, kalan kısmın koruma şartlarını sağlaması ve tasarım kimliğini muhafaza etmesi şarttır.
Tasarımın hükümsüzlüğü, SMK m. 78/2’de sayılan haller dışında, menfaati olanlar tarafından istenebilir. SMK m. 77/1-c kapsamında ise sadece önceki hak sahibi; SMK m. 70 ve 73 kapsamında ise ancak tasarım hakkına sahip kişiler tarafından ileri sürülebilir (SMK m. 78/1,2).
Hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde tasarım sahibi olarak kayıtlı kişiye karşı açılır. Tasarım üzerinde sicilde hak sahibi olarak görülen kişilerin davaya katılabilmelerini sağlamak için ayrıca bu kişilere bildirim yapılır. Tescilsiz tasarımlarda ise hükümsüzlük davası, hak sahibi olduğunu iddia eden kişiye karşı açılır (SMK m. 78/4,5).
Tasarımın hükümsüzlüğüne ilişkin karar geçmişe etkili olup, tasarıma kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış sayılır (SMK m. 79/1). Hükümsüzlüğün geçmişe dönük etkisi, tasarım sahibinin ağır ihmali veya kötüniyetli hareket etmesinden zarar görenlerin tazminat talepleri saklı kalmak üzere, aşağıdaki durumları etkilemeyecektir:
a) Hükümsüzlüğe karar verilmeden önce tasarımın sağladığı haklara tecavüz nedeniyle verilen kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar.
b) Hükümsüzlüğe karar verilmeden önce yapılmış ve uygulanmış sözleşmeler. Burada belirtilen sözleşme uyarınca ödenmiş bedelin hakkaniyet gereğince kısmen veya tamamen iadesi ise talep edilebilecektir.
Tasarımın hükümsüzlüğüne ilişkin kesinleşmiş karar herkese karşı hüküm doğurur. Hükümsüzlük kararının kesinleşmesinden sonra mahkeme, bu kararı kuruma resen gönderir. Hükümsüz kılınan tasarım, Kurum tarafından sicilden terkin edilir ve bültende yayımlanır (SMK m. 79/4).
9. TECAVÜZ
Tasarım hakkına tecavüz sayılan fiiller kanunla belirtilmiş olup aşağıdaki gibidir:
a) Tasarım sahibinin izni olmaksızın kanun hükümlerine göre koruma kapsamındaki bir tasarımın kullanıldığı veya uygulandığı ürünün aynısını veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerini üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme yapmak için öneride bulunmak, ticari amaçla kullanmak veya bu amaçlarla bulundurmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak
b) Tasarım sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek
c) Tasarım hakkını gasp etmek
Başvuru sicile tescil edilerek yayımlandığı takdirde, tescil sahibi, tasarım hakkına yönelik olarak bu maddede sayılan tecavüzlerden dolayı hukuk davası açma hakkına sahiptir. Tecavüz eden, başvurudan ve kapsamından haberdar edilmişse başvurunun yayımlanmış olmasına bakılmaz. Tecavüz edenin kötüniyetli olduğuna mahkeme tarafından hükmolunursa yayımdan önce de tecavüzün varlığı kabul edilir (SMK m. 81/2).
Koruma kapsamındaki tasarımın tescilli olduğuna ilişkin kaydın ürün, ambalaj veya fatura üzerine konulmamış olması, sayılan fiilleri tasarım hakkına tecavüz olmaktan çıkarmayacaktır. Tescilsiz tasarımlar için ise kamuya sunulduğu takdirde hak sahibi, tasarım hakkına yönelik ihlallerden dolayı dava açmaya yetkili olacaktır (SMK m. 81/3,4).
10. TASARIM VE ESER ARASINDAKİ İLİŞKİ
Yukarıda meşrubat örneğinde de açıkladığımız gibi, somut bir emtia veya bir eser, ilgili fikri hak türü ve bu hakkı düzenleyen hukuk kurallarının kapsamına girmesi ve şartlarını yerine getirmesi halinde, tüm bu hak türleri tarafından aynı anda himaye görebilecektir.
Uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı üzere taraflar, ilgili fikri mülkiyet hakkı kapsamına girmesi halinde söz konusu hukuk kuralları içerisinde yer alan özel düzenleme ve imkanlardan faydalanmayı talep edebilmektedirler.
Özellikle tasarım ve eser arasındaki ilişki bakımından FSEK m. 4/2 hükmü “Krokiler, resimler, maketler, tasarımlar ve benzeri eserlerin endüstriyel model ve resim olarak kullanılması, düşünce ve sanat eserleri olmak sıfatlarını etkilemez.” şeklindedir. Dolayısıyla bir eserin endüstriyel model ve resim olarak kullanılması onun fikir ve sanat eseri vasfını etkilemeyecektir.
Kanunkoyucu, SMK m. 58/3 hükmünde de, SMK kapsamında sağlanan tasarım korumasının FSEK’te aranan şartları taşıdığı müddetçe ilgili kanunda öngörülen korumaya halel getirmeyeceğini tekrar vurgulamıştır.
Bu konuda uyuşmazlığa ve mahkeme kararlarına konu olmuş bazı olaylar aşağıdaki gibidir:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2019/3445 K. 2021/1948 sayılı 3.3.2021 tarihli kararında; davacı grafik tasarımcının bir işletme için tasarladığı çini tasarımlarının aynı zamanda FSEK kapsamında güzel sanat eseri olduğuna ve davacının telif ücreti talep hakkı doğduğuna hükmetmiştir
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2019/1137 K. 2020/5228 sayılı 19.11.2020 tarihli kararında mimari ön projenin üzerinde davalıya ait imza olmasına rağmen bunun davalı lehine adi karine teşkil ettiğini, bu karinenin aksinin her türlü delille ispatlanabileceğini belirtmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2019/1610 K. 2019/8209 sayılı 16.12.2019 tarihli kararında, davacının marka ve tasarım tescili ile aynı zamanda telif hakkı sahibi de olduğunu iddia ettiği “KIRMIZI KUPA” tasarımına karşı, davalının kırmızı kupa içeren ambalaj kullanımının yeni ve ayırt edici olduğunun, gerekçeleri de belirtilmek suretiyle bildirildiği, dolayısıyla mahkemece davalıya ait tasarımın, davacıya ait markalar karşısında yenilik ve ayırt edici nitelik koşulunu sağladığı gerekçesiyle davanın reddine karar veren istinaf mahkemesi kararını onamıştır.
Dava konusu edilen bir uyuşmazlıkta, tasarım niteliğindeki fikri ürünün FSEK kapsamında da korunabilmesi için her şeyden önce bu tasarımın aynı zamanda “eser” vasfının tespiti gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-2758 K. 2021/1228 sayılı 14.10.2021 tarihli kararında, tasarıma konu işlemlerin veya ürünlerin maddi mesele bakımından FSEK kapsamında eser niteliğinde olup olmadığının tespiti gerektiği sonucuna varmıştır.
Karşı vekalet ücreti bakımından da koruma kapsamındaki her bir fikri hak bakımından, yargılama usulüne ilişkin şartları taşıması koşuluyla, ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.[3] Yargıtay da bu hususu, 11. Hukuk Dairesi E. 2016/6312 K. 2018/244 sayılı 15.1.2018 tarihli kararında aşağıdaki şekilde izah etmiştir:
“Dava, faydalı model ile tasarıma tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ve men'i ile, maddi ve manevi tazminat istemlerine dair olup, mahkemece, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesine rağmen faydalı model ile tasarıma tecavüzün ve haksız rekabetin tespit ve men'i talebi yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemiştir. Oysa, davacı taraf, her biri ayrı bir davaya konu olabilecek istemlerini tek bir dava içinde talep etmiş olup, reddedilen bu istemlerin her biri için davalı yararına ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmektedir.”
Kümülatif korumanın telif ve tasarım üzerindeki bir etkisini de süreler açısından değerlendirebiliriz. Bilindiği üzere eser üzerindeki haklara ilişkin koruma süresi eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam eder (FSEK m.27). Tasarım üzerindeki haklara ilişkin koruma süresi ise tescilli tasarımlar bakımından yirmi beş yıla kadar uzatılabilmekle beraber beş yıl, tescilsiz tasarımlar bakımından ise üç yıldır (SMK m. 69/1,2).
11. SONUÇ
Fikri mülkiyet hukukunda en başında iki büyük ayrıma gitmek gerekirse, bunlar telif hukuku ve sınai haklar hukuku olacaktır. Tüm hukuk kurallarının nihayet evrensel bir bütünün parçaları olması gibi, fikri mülkiyet hukukunu ilgilendiren kurallar da birbiri ile ilişkili ve ayrılmaz bir bütün teşkil etmektedir. Bu kapsamda, bir fikri mülkiyet hukukçusunun sınai haklara ilgisiz kalması düşünülemez. Yukarıdaki çalışmanın okuyucuyu, çoklu koruma ilkesini göz önünde bulundurarak, telif hukuku dışında başta marka hukuku olmak üzere sınai haklar alanında da çalışma ve araştırma yapmaya teşvik etmesini dilerim.
Sanat Hukuku Enstitüsü
Yönetim Kurulu Üyesi
Av. Batuhan Umur Güzel
KAYNAKLAR:
2- https://lib.kazanci.com.tr/
3- Suluk/Karasu/Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku, 6. Bası, Seçkin, Ankara 2022
Comments