Sürrealizm deyince akla ilk gelen sanatçı olan Salvador Dali sanat tarihinin en renkli, en çok konuşulan, en çok iz bırakan isimlerinden biridir. Dalà tablolarında sıradan nesnelerin yan yana getirildiği, deforme olduğu veya başka şekillerde tuhaf ve mantıksız bir şekilde metamorfize edildiği bir rüya dünyasını tasvir etti. Dali, bu nesneleri titiz, neredeyse acı verecek kadar gerçekçi ayrıntılarla üretiyordu. Genellikle kullandığı nesneleri kasvetli ve güneşli manzaraların içine yerleştiriyordu.
Salvador Dalà bir röportajında "Sizce sanata neler kattınız?" sorusuna "Sanata, hiçbir ÅŸey. Kesinlikle hiçbir ÅŸey. Her zaman söylediÄŸim gibi, ben çok kötü bir ressamım. Çünkü iyi bir ressam olmak için çok zekiyim. Ä°yi bir ressam olmak için birazcık salak olmalısınız. Velazquez hariç. O bir dahiydi. YeteneÄŸi resim sanatını aÅŸar. Hayata her ÅŸeyi borçluyum. Dalà bir gün Velazquez, Vermeer veya Raphael kadar iyi resim yaptığı veya Mozart kadar iyi müzik yaptığı zaman bir sonraki hafta ölecektir. Bu yüzden kötü resimler yapmayı ve uzun yaÅŸamayı tercih ediyorum." cevabını veriyordu. DalÃ, sanat dünyasına katkı saÄŸlamak yerine kötü resimler yaparak uzun bir ömür sürdüğünü düşünüyordu.
Dali'nin sanata dair ilginç bakış açısını anlamaya çalışacak olursak mükemmele ulaşırsak yaşamak için bir amacımız kalmaz, en son noktaya ulaşırsak eğer daha iyisini yapmak için isteğimiz kalmaz. Çünkü ödül sisteminin en sonundaki meyveyi kopartmış oluruz. Hayatta zevklerimiz için yaşarız ve ürettiğimiz bir değerle var oluruz. Dali aslında sanatçı bir kişilik olarak yaşamaktan müthiş haz alıyor ve oluşturduğu kişilik için hayata minnettar hissediyor. Değerler üretiyor, yaşama iz bırakıyor çünkü biliyor bu onu sonsuza dek yaşatacak.